CHP Grup Toplantısı… Özgür Özel’den Ersan Şen’e Tepki: “Herkesten Çok Hukuk Biliyor. Hiçbirimizi Beğenmiyor. Sana da Yazıklar Olsun Kardeşim”
(TBMM) – CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 6 Şubat depremlerinde 35 kişinin yaşamını yitirdiği Ezgi Apartmanı davasında avukat Ersan Şen’in firarilerin yakalanması için kırmızı bülten istendiğinde aileleri ve avukatları “Bir kırmızı bültenin bu ülkeye maliyeti kaç para biliyor musunuz” diyerek azarladığını belirterek, “Bu sözü söyleyen adam herkesten çok hukuk biliyor, herkesten çok adalet biliyor. Hiçbirimizi beğenmiyor. Sana da yazıklar olsun kardeşim” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Özel, İYİ Parti’den istifa ederek CHP’ye katılan eski İYİ Parti Sağlık Politikaları Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Murat Kahraman ve Antalya Milletvekili Aykut Kaya’ya rozetlerini taktı. Konuşmasına Kayseri’de SF-260D tipi bir eğitim uçağının düşmesi sonucu şehit olan iki pilota başsağlığı dileyerek başlayan Özel, şöyle konuştu:
“Bugünlerde açık siyaset yapıyoruz, dün TV’lerde bir iki konu koşuldu. Meclis’te bir iki gündem oldu partimize katılımlarla ilgili. Birileri CHP ile kavga etmek istiyor olabilir, geçmişte de oldu. Biz eski dostu hiç düşman bilmedik, bilmeyiz. Seçim döneminden hemen önce hemen sonra İYİ Parti’den CHP’ye katılma isteyenler oldu. Sayın Genel Başkan ismini de verebileceğim, halen milletvekili önceki dönem yönetici arkadaşları, hem Sayın Meral Akşener’in seçim üstü böyle bir şey olmazsa iyi olur dediler aylarca bekledik. Biz aylarca bekledik ama şöyle şeyleri de yaşadık örneğin bizden adaylaşamayan bütün belediye başkanlarına listelerde yer verildi. Kanuna aykırıydı pek çoğunu YSK düşürdü. Bir kısmı da aday oldular. Biz Bilecik Belediye Başkanımız Melek Mızrak Subaşı’yı ittifakla seçmiştik. Bilecik’te seçimi ittifakla kazanmıştık. Seçime bir buçuk ay kala AK Parti’yle birlikte Melek Mızrak Subaşı düştü onu Bilecikliler yeniden bu sefer tam bir mutabakatla ve çok yüksek bir oyla seçtiler. Seçim sonrası ilçe seçim kurullarında itirazlarımızda AK Parti’yle MHP ile birlikte oylar kullanıldı. Hepsini aynı diyalog kanallarından söyledik, sustuk, bekledik. Bugün partimizin çağrısıyla iki evladının talebiyle arkadaşlarımızla görüşen, son çayını benimle birlikte içen, Atatürkçü, Cumhuriyetçi birisi partimize katılıyor diye CHP ile kavga etmeye çalışanlar ismimizi zikrederek tuhaf sözler söyleyenlere şunu söyleyeyim; ben iktidar dışında, iktidar sorumluluğunu taşıyanlar dışında kimseye muhalefet etmem. Siz istiyorsunuz diye de sizinle kavga da etmem.
Grup başkanvekillerim; bir tane mevkidaşınız da çıkmış ileri geri konuşuyor. Ona şunu hatırlatın; o ileri geri konuşmaları seçimden önce de yaptı. Büyükşehre aday oldu bir muhtar kadar oy aldı memleketinden. Memleketinden muhtar kadar oy alıp ondan sonra büyük büyük laflar edip halen daha nezaket sınırlarını aşmasın. Ama eğer aşacak olursa da bizim ona tüketecek nefesimiz yok. Seçim öncesi olduğu gibi seçimden sonra da bizim yönümüz, bütün gücümüz iktidarı eleştirmek ve Türkiye’de bu iktidarı değiştirmek üzeredir böyle bilsinler.
“Devlet Bey’in de canı sağ olsun”
Pazar günü CHP’nin tekrar seçimlerde adayları vardı. Üç seçimde iddia koyduk. Bu üç seçimde iddia koyduğumuz üç seçimden Kırklareli Büyükkarıştıran’ı Ertuğrul Çamlıca’yla, atom karınca diyorum ben kendisine ve Kayseri Pınarbaşı’nı Deniz Yağan’la kazandık. ve bir şey daha görülmüş oldu; siz ne yaparsanız yapın İstanbul’da Ekrem Başkan’ın kazandığı ilk zaferi kabul etmeyip gidip seçimi yenilediğinizde de Pınarbaşı’na da ister zorbalık yapın, herkesin gözü önünde oldu hakimlere hakaretler, tehditler, fiziki müdahaleler ve orada adete terör estirmeler, baskıyla seçimi iptal ettirmeler, kime soracağız? Tabii ki Pınarbaşı’na soracağız. Pınarbaşı ne dedi? Zorbalığa başkanımı yedirmem dedi. Şu kadarını söyleyeyim; elbette ki MHP için kritik önemdeki bir yer. Şundan bütün MHP’liler emin olsun; Alparslan Türkeş’in memleketini CHP kazandı diye bizim MHP’lilere bir husumetsizliğimiz olmaz. Alparslan Türkeş’e saygı duyan ve onun memleketinde olan herkes bilsin ki; sizin hukukunuz önce bana sonra da Deniz Yağan’a emanettir. Hiçbir saygısızlık, hiçbir eksiklik olmaz. Çünkü CHP siyasette gerilimden beslenen bir parti değildir. Kim olursa olsun, eski dosttan düşman olmaz siyasi rakipleri düşman bilmeyiz. Kaba kuvvete sarılmayız, demokrasiden ayrılmayız ama birileri mevcudiyetini koruyacak diye CHP’yle çatışmak istiyorlarsa, adı kim olursa olsun asla o çatışmanın parçası olmayız. Sayın Devlet Bahçeli’nin bugün kullandığı bütün ifadeleri onları metne yazan ve kendi kusurlarını örtmeye çalışan bütün MHP’lilerin yakından bildiği ve yaka silktiği o ikisinin kusuru görüyorum. Devlet Bey’in de canı sağ olsun.”
“Sayın Erdoğan’ın memleketinde Rize Cumhuriyet Meydanı, seçimden önce Sayın Erdoğan dahil kimsenin dolduramadığı kadar doldu”
Özel, Rize’de düzenledikleri “Çay Mitingi”ne ilişkin de şöyle konuştu:
“Rize’deydik. Çay üreticisini, çay emekçisinin sesini duyurmak için Rize’deydik. Eskiden bir kilo çay satıp bir kilo zeytin alanların feryadını duymaya gittik. Şimdi 80 gram zeytin alabiliyorlar. Zeytinin fiyatı çayın fiyatıyla aynıyken bugün zeytin 300 lira olmuş çayı 17 liradan alıyorlar. Rize sonuna kadar itiraz ediyor. Rize sadece CHP’liler değil her görüşten Rizeliler bu emek hırsızlığına itiraz ediyorlar. Maliyeti sordum çay tarlasında, dediler ki; 19 diyen de var, 21 diyen de. 20 liradan aşağıya çay üretmez. 20 lira çay fiyatı. 17 lira taban fiyat açıklamış. İki lira da prim verecek, seneye martta nisanda. 19 lira maliyetinin bile fiyatı değil. Biz daha önce hem Sayın Bekaroğlu tarafından hem de bu dönem Rize Milletvekilimiz Sayın Tahsin Ocaklı tarafından çay kanunu verdik. Son kanun 14 Mayıs günü oylandı yine AK Parti-MHP oylarıyla reddedildi. Ama Rize’de Sayın Erdoğan’ın memleketinde Rize Cumhuriyet Meydanı, seçimden önce Sayın Erdoğan dahil kimsenin dolduramadığı kadar doldu. Oradaki teveccüh ne şahsımadır ne partimedir. Oradaki teveccüh milletin hakkını arama iradesinedir. Önerimiz satılan çaylar da dahil olmak üzere nasılsa belgeli, sekiz lira fark toplanma bittikten ÇAYKUR’a teslimden en geç bir ay sonra ödenmeli, ikinci sürgünün fiyatı da 25 lira olarak ödenmeli, birinci sürgünün fiyatı 25 olarak belirlenmeli, sekiz lira fiyat farkı ödenmeli. Bundan sonra da sürgünlerden sonra taban fiyat uygulamasına geçilmeli, çayın taban fiyatı da 25 lira olmalıdır.”
“Kayyum atamak Hakkari halkının iradesine saygısızlıktır”
Özel, Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın görevden alınarak yerine kayyum atanması hakkında da şunları söyledi:
“Hakkari de kararını verdi. Mehmet Sıddık Akış yüzde 49 oy alarak yani Hakkari’de her iki kişiden birinin oyunu alarak belediye başkanı seçildi. Dün sabah bir operasyonla kendisinin gözaltına alındığını, yerine Hakkari valisinin kayyum olarak atandığını öğrendik. Üstelik ilgili iddianame 2010 yılında başlayan bir soruşturmaya ait. Kabul ediliş tarihi 2014. Dava 2014’te açılmış. 10 yıldır devam eden bir dava. ve iddianameyi hazırlayan savcı şu anda FETÖ’den firarda. İddianamedeki iddiaları ispat imkanı yok. Dava defalarca ertelenmiş ama dün yeni bir soruşturma açılıp, belediye başkanı yeni soruşturmaya istinaden gözaltına alınıp, 14 yıllık davadan değil, yeni soruşturmadan gözaltına alınıp, suçu nedir bilmiyoruz ama gizlilik kararı var diyorlar. Suçu varsa, kaydı varsa, yeni bir delil varsa elbette cezalandırılabilir. Ama usul yöntem bellidir. 14 yıldır yargıla, tutuklama. Milletvekili olacağında temiz kağıdı ver. Belediye başkan adayı olacağında temiz kağıdı ver. Dava devam ederken yeni soruşturma bir günde kayyum ata. Bir kayyum atamak Hakkari halkının iradesine saygısızlıktır. Eğer suçu varsa yargılanır. Tutuklu yargılanırsa ki tercih etmemek lazım, yerine belediye meclisinden vekil seçilir. Ceza alırsa kesinleşince düşer, yerine belediye meclisinden belediye başkanı seçilir. Bu böyle uygulanması gerekirken bir kanun hükmünde kararnameyle konu terörle ilişkiliyse kayyum atarım. Hemen atarım. Mahkeme kesinleşmeden atarım. Soruşturmayla birlikte atarım. Sonra içlerinden seçtirmem. Hakkari bir belediye meclisi seçiyor. Belediye meclisindeki herkes farklı farklı kişiler. Biri suçluysa suç onu bağlar. Kanuna göre kardeşini bağlamaz, evladını bağlamaz ama sanki bütün belediye meclisi o suçu işlemiş gibi içinizden seçemezsiniz ben atarım diyor valiyi atıyor. Bu anlayış Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bu anlayış Cumhur İttifakı’nın 31 Mart günü seçimlerde aldığı hezimetin en önemli birkaç sebebinden biridir. Milletin iradesine saygılı olmayanın milletin gönlünde yeri olmaz.
“Sana göre demokrasi bana göre demokrasi olmaz”
Geçen hafta Türk siyasetinde siyasetin tüm aktörlerinden vakti geldiğinde övgüler almış, saygın kişiliğiyle, bilge kişiliğiyle Ahmet Türk ziyaretime geldi. Seçimleri kutladı, genel başkanlığımı kutladı. Malum kendisi Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı. ve 2014’ten beri yani Türkiye’de Büyükşehir Kanunu bütün şehri kapsadığı günden beri Mardinliler yerel seçimde sandık başına gidiyorlar ve Ahmet Türk’ü seçiyorlar. 2014, 2019, 2024. Daha başka birini seçmiş değiller. İrade bu kadar net. Oylarda her zaman rekor oylar alıyor. O günden bugüne 10 yıl 2 ay bugünden sonra da beş yıl belediye başkanlığı yapması lazım. Şu ana kadar iki yıl dört ay başkanlığı yapmış. Mardin Ahmet Türk diyor. Cumhur İttifakı, siz bilmezsiniz benim atadığım vali yönetecek diyor. Biliyorsunuz sonra o valiler Süleyman Soylu’ya pahalı 30 bin liralık tespihler verip parayı Mardin Belediyesi’ne ödettiriyorlar. Süleyman Soylu yetmez ne kadar AK Partili yönetici varsa onlara bugünkü emekli maaşının üç katı, beş katı, yedi katı hediyeler verip, parayı belediyeye ödettiriyorlar. Sonra Mardinliler geliyor yine Ahmet Türk’ü seçiyor. Onlar yine kayyum atıyorlar. Varsa terör kim yapıyorsa teröre destek varsa kim destekliyorsa yargılansın. Suçu ispatlansın, görevden alınsın ama sadece iddiaya kayyum atamak ve yerine meclisten değil valiyi atamak demokrasiye yakışır bir iş değildir. Hakkari’de atanan kayyumu da tekrar niyetlendikleri Mardin Büyükşehir’deki kayyum atama niyetini de CHP’nin bir belediyesine atanmasına nasıl tepki veriyorsak, buna da öyle tepki veriyoruz. Sana göre demokrasi bana göre demokrasi olmaz.”
“Dün akşam itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kolonları kesiktir”
Özel, Anayasa Mahkemesi’nin 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye ilişkin verdiği iptal kararını da şöyle değerlendirdi:
“Elimde dün akşam yayınlanan bir Anayasa Mahkemesi kararı var. Anayasa Mahkemesi kararları, yargılamaları bugünlerde herkesin dilinde. Anayasa herkesin dilinde. Ben de yemin ederken Anayasa’ya göre ediyorum. Sayın Erdoğan da öyle. Anayasa Mahkemesi Başkanı da ona göre yemin ediyor, yetki kullanıyor. Yargıtay Başkanı da öyle. Burası hukuk devletiyse Anayasa’ya uyacağız. Meclis’te uyulmazsa görev bize ait. Grup başkanvekillerimiz, ilgili uzmanlarımızla çalışırlar. Anayasa’ya aykırı kanun ya da kanun hükmünde kararname ya da Cumhurbaşkanlığı kararnamesi varsa görev 120 milletvekilini birlikte imza attırabilen CHP’nindir. Bu rejim 16 Nisan referandumunda rejime kasteden bir anayasa değişikliğinin OHAL şartlarında oya sunulmasıyla başladı. İlk yapılacak seçimden önce yetki kanunu çıkarıldı. Yetki kanunu seçime kadar kullanılmadı. Seçimden kabine atanana kadar önceki yetki kanununa dayanarak yasal boşlukla ve kanun sınırlarını aşarak kanun hükmünde kararnameyle 703 sayılı, devlet baştan aşağıya dizayn edildi. Durun, yapmayın dedik. Anayasaya aykırı dedik. Dediler ki; aykırıysa Anayasa Mahkemesi’ne gidin. 60 gün içinde iğneden ipliğe inceledik. Tuğla gibi bir başvuru yaptık. Bizim 60 günde inceleyip iddia ettiğimiz aykırılıkları Anayasa Mahkemesi altı yıl inceledi. O sırada Cumhurbaşkanlığı kabinesi atandı. Bakanlar atandı. Rektörler atandı. Genel müdürler atandı. Üstüne bir seçim daha yaşandı. Yeni işler yapıldı. Beyefendiler şu kararı verdiler; AYM kararı belediyelerin Cumhurbaşkanı kararıyla kurulmasından Adalet Bakan yardımcısının HSK’da doğal üye olmasına, rektörlerin Cumhurbaşkanı tarafından atanmasından TRT’ye bedelsiz taşınmazların devredilmesine, TRT’nin özel şirket kurmasına, kamu ihale kanunundan istisna tutulmasına, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın atanması gibi düzenlemelerin tamamını iptal etti. TSK’nın rütbeleri, idari yargı hakimleri, adalet müfettişleri, valilerin, yardımcılarının atanması, Sayıştay başsavcısının atanması, Din İşleri Yüksek Kurulu kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen tüm personel, huzur hakkı ödemeleri, ek gösterge, uyuşmazlık mahkemeleri, Yargıtay’ın yapısı, siyasi parti gruplarına ilişkin düzenlemeler, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın mülklerinin bedelsiz olarak yandaş gençlik, kulüp ve vakıflarına devri, TRT’ye bedelsiz arsa tahsisi, BTK’nın yapısı, Kamu İhale Kurumu’nun üyelerinin atanması, bakan müşavirlerinin atanması, HDK’nın yapısına dayanak teşkil eden tüm düzenlemeler, diplomasi akademisinden elektrik üretim anonim şirketine ne kadar kurum varsa, 112 acil çağrı merkezinin asılsız kullanılmasına ilişkin kanun hükmünde kararname dahil, Ekonomik Sosyal Konsey’in yapısının değiştirilmesi dahil RTÜK Genel müdürünün maaşının belirlenmesi, RTÜK’ün şirket kurması, alımlarının Kamu İhale Kanunu’ndan dışarı çıkarılmasına kadar devlette yaptıkları her şeyi iptal etti. Bir yılda zaman verdi. CHP iki ayda çalışacak, dört dörtlük yazacak. Günü gelince yetiştirecek. Altı yılda bakacaksın. Üstüne de bir yıl sonra yürürlüğe girmek üzere bunları iptal edeceksin. Dün akşam itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kolonları kesiktir. Kirişleri kırıktır. Temeli kumdandır. Devleti sakatlamışlardır. Bu devletin bu hale getirilmesinde AK Parti ile MHP’nin anayasa tanımazlığı sebeptir. Bunu söylemeye devam edeceğiz. Tayyip Bey, Sayın Erdoğan, soruyorum; yaptığınız her şeyi Anayasa Mahkemesi iptal etti. CHP haklı diyor, hukuk varsa yapamazsın diyor. O kanunla bu işler olmaz diyor. ve CHP’yi Anayasa Mahkemesi’ne çok gidiyor diye eleştirenler 270 sayfa iptal var. Memleketin nasıl bir hukuksuzlukla yönetildiği gözler önüne serilmiştir.”
“Büyük bir haksızlık, büyük bir adaletsizlik var”
Özel, Kahramanmaraş Palmiye Sitesi, Malatya Battalgazi Kırçuval Oteli, Kahramanmaraş Ezgi Apartmanı, Kahramanmaraş Saitbey Sitesi, Adana Tutar Yapı sitesi, Adana Hasan Alpargün Apartmanı, Adıyaman İsisas Otel, Gaziantep Ayşe- Mehmet Bolat Sitesi, Gaziantep Emre Apartmanı, Hatay Ilgın Apartmanı, Hatay Selim Köse Apartmanı, Kahramanmaraş Ebrar Sitesi, Kahramanmaraş Fazilet Apartmanı ve Hatay Emlakbank evlerinde yakınlarını kaybedenlerin hikayelerini okuyarak şunları söyledi:
“Bir başka hukuksuzluk 6 şubat depreminin üzerinden 16 ay geçti. Deprem bölgelerindeki sıkıntıları unutturmamaya söz verdik. Biz onların sesini duyuyoruz, duyurmaya çalışıyoruz. Doğal afetlerle ilgili yapılması gereken üç aşama var. Bir afet öncesi hazırlık. İki afet sırasında etkili müdahale. Üç afet sonrasında iyileştirme çalışmaları. Hepimiz yaşayarak gördük ki bu hükümet deprem öncesi hazırlıkları yapmadı. Afet sırasında, deprem sırasında üç gün şaşkınlıkla hiç harekete geçemedi. Ordu’yu hızla göreve davet etmedi. Bir buçuk ay sonra bile çadır temin edemedi. Çok önemli sıkıntıları yaşadı. Depremden sonra bir yılda 650 bin konutun teslim edileceğinin sözünü verdiler şu an 16 ay neredeyse bir buçuk yıl oluyor daha 79 bin konut verdiler. Yani deprem konutlarının yüzde 12’si verildi. Oysa bir yılda hepsi bitecekti. Bu kapsamda bir de konukları orta ve hafif hasarlı olanlar var. Onları 21 Kasım 2023 tarihli genelgeyle nasıl güçlendirileceği söylendi. 5 Nisan 2024’e kadar yapı güçlendirme izin ruhsatı alın dendi. Aldılar. Konutlarını güçlendirdiler. Bütün paralarını verdiler. Şimdi Hatay’ın yedi ilçesi başta olmak üzere konutun orta hasarlı ama güçlendirmişsin de ama, kanuna yönetmeliğe de uygun ama biz burayı rezerv alanı ilan ettik diyorlar. Sana başka yerde konut vereceğiz, senin de borçlandıracağız diyorlar. Hatay’da rezerv alana büyük bir isyan var. Büyük bir haksızlık, büyük bir adaletsizlik var. Bu paraların harcanması ve insanların depremde yıkılmayan evinin güçlendir dediğiniz evin yıkılacak bölgede alınmasına isyan var. Bu rezerv alan uygulamasında artık uğranan mağduriyetlerin ortadan kalkması Hatay’ın sesinin duyulmasını bekliyoruz.
“Böyle düzene yazıklar olsun”
Özel, 6 Şubat depremlerinde 35 kişinin yaşamını yitirdiği Ezgi Apartmanı davasında avukat Ersan Şen’in müvekkilleri için “Kırmızı bültenin devlete maliyeti ne kadar” açıklamasına da şöyle tepki gösterdi:
“Biz sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin partizanca kayrılmasına karşı yargılamaya ilişkin izinlerin verilmesini istiyoruz. 11 Haziran’da geçtiğimiz yıl görevinden istifa eden, o ettikten sonra üç kez denetim geçiren, bir kez onarım geçiren yine de kaza sırasında duran, bir başkası tarafından manuel çalıştırılan bir teleferikte hayatını kaybeden bir kişi için o günden sonra belediye başkanı seçilmiş, o görevi çok gerilerde kalmış birisi imza yetkisi de olmadığı halde Antalya Kepez’de içeride tutuluyor, suçu CHP’li olmak. 150 kişiyi yerin altına gömen Palmiye Sitesi’nin imza yetkilisi Hacı Mehmet Güner İstanbul depremini önlesin diye İstanbul’da depremde memleketinde yaşananlar yaşanmasın, imzasını attığı sitedeki gibi 150 kişi ölmesin diye İstanbul Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne görevlendiriliyor. Neden? Çünkü o AK Partili yandaş bir bürokrat. Böyle düzene yazıklar olsun. Bu izinleri vermeyenlere yazıklar olsun. Firarilerin yakalanması için kırmızı bülten istendiğinde televizyonlarda bolca bulunan, hiç birbirimizi beğenmeyen, herkese laf söyleyen bir avukat orada Ezgi Apartmanı’nın mağdurlarının değil Ezgi Apartmanı’ndaki sorumluların avukatı. Yurt dışına kaçtı demişler ve mağdurların avukatı kırmızı bülten istemiş. Dönüyor azarlıyor avukatı. Anneleri, evlatları azarlıyor. Bir kırmızı bültenin bu ülkeye maliyeti kaç para biliyor musunuz diyor. Bu sözü söyleyen adam herkesten çok hukuk biliyor, herkesten çok adalet biliyor. Hiçbirimizi beğenmiyor. Sana da yazıklar olsun kardeşim.”
(Sürecek)